31 Aralık 2010 Cuma

Yeni Yıl Mesajı

YeniYilTebrik

Tüm hayallerinizin gerçek olduğu harika bir yıl geçirmenizi diliyorum. Sevgi, barış, dostluk, neşe, sağlık, mutluluk, bolluk ve bereket yuvanızdan hiç eksik olmasın... Sevgiyle...

24 Aralık 2010 Cuma

Fıstıklı Makaronlar Geldi

pmn

Çikolatalı makaronların ardından fistıklı makaron denememi de tamamlamış bulunuyorum. Temel olarak Zinnur'un yayınlamış olduğu fıstıklı makaron tarifini kullandım. Ölçülerle biraz oynadım. 200 gr pudra şekeri, 90 gr toz fıstık, 2 yumurta akı (65gr), 1 çimdik tuz, 50 gr toz şeker kullandım. Yaparken yine Zinnur'un sayfasındaki yönlendirmeleri takip ettim. Buram buram fıstık tadan, mis kokulu, yeşil makaronlar elde ettim. Tadı fıstık ezmesi gibi, acayip lezzetli oldu. Yalnız ganaj konusunda ufak bir hata yaptım sanırım. İçine bir miktar labne kattım ve anladığım kadarıyla makaronlarım biraz yumuşadı bundan ötürü. Sabah tattığımda ilk baştaki sertliklerini kaybettiklerini fark ettim. Sonra Zinnur'un makaron yorumlarında ganaja çiğ krema girmemesi gerektiğini, bunun makaronu sulandırıp yumuşatabileceğini yazdığını gördüm ama biraz geç olmuştu sanırım. Yine de lezzet gerçekten harika oldu. Antep fıstığı sevenlere, tabi uğraşma sabırları varsa denemelerini tavsiye ederim :)


21 Aralık 2010 Salı

Yaşasın Makaron!

makaron

Evet makaron çılgınlığından ben de nasibimi almış bulunuyorum. Bir süredir evde makaron denemelerim devam etmekte fakat hem fırın hem de mikserin gazabına uğradım çeşitli kereler. Ne de zahmetliymiş bu tatlı canavarları yaratmak. Fazlaca incelik talep ediyorlar... Malzemeler çok ince olacak yoksa çok pütürlü bir yüzey oluşuyor, fırının ısısı çok ayarında olacak aksi takdirde makarondan eser kalmıyor, malzeme fazla karıştırılmayacak yoksa üzerinde çatlaklar ve içlerinde çökmeler oluşuyor, fırında 10 dakikadan fazla kalmayacak yoksa sakızsı dokusu biraz abartılı oluyor... Pek nazlı bir tatlı kendisi anlayacağınız... Neyse dün akşamki çikolatalı makaron denemem başarılı sayılır sanırım, bu nedenle paylaşmaya layık gördüm kendisini. Tarif yazmak yerine faydalandığım linkleri vermeyi tercih ediyorum çünkü gerçekten çok faydalı oldular. Zaten tarif olarak Zinnur ve David Lebovitz'in tariflerini uyguladım. Püf noktalar açısından Syrup and Tang sayfasından oldukça faydalandım.

17 Aralık 2010 Cuma

Hong Kong'un Sınırsız Lezzet Dünyası

HGK by Night

Tayland yolculuğumuzun akabinde bir de Hong Kong yolculuğumuz olmuştu. Oradaki can dostlarla kavuşma, dünyanın öbür ucunda eğlenip coşma arzusuyla Türkiye'ye dönmeden önce Hong Kong'a 4 günlük bir gezi gerçekleştirdik. Çok enteresan bir yer olduğunu belirtmeliyim. Bir kere binalar inanılmaz yüksek, alçak bina yok, en alçak bina 30 katlı falan herhalde. Hava alanından arkadaşlarımızın evine giderken üzerinde adresin yazılı olduğu kağıdı çıkarıp 37. katta oturduklarını görünce küçük dilimi yutar gibi oldum!

Tayland'da geçirdiğimiz hipi günlerden sonra şalvarlı sırt çantalı hallerimizle Hong Kong'un şıkırtılı moda takipçilerinin şık kıyafetlerle salındıkları sokaklarında dolaşmak, restoranlarında yemek yemek, orada yaşayanların biraz gözüne batmış olabilir tabi ama okyanustaki adalardan gelmiş olmanın sarhoşluğuyla, pek de umurumuzda olmadı bu doğrusu.

mimosa@hgk

Hong Kong, Çin'e bağlı olmasına rağmen uzun seneler İngiliz yönetiminde kalmış olması ve burada yaşayan batılı nüfusun oldukça yüksek olması sebebiyle, hemen herkesin İngilizce konuştuğu ve batı kültürünün insan hayatlarında önemli ölçüde etkin hale geldiği, şahsına münhasır bir yer haline gelmiş. Dolayısıyla Çin'in herhangi bir yeri ile Hong Kong'un karşılaştırılması pek mümkün değil. Oldukça modern ve batılı tarzda eğlence anlayışının gelişkin olduğu hayatlar yaşanıyor burada. Hong Kong'un önemli bir endüstri ve ticaret merkezi olmasından dolayı, her birisi ayrı önem arz eden ve ayrı mimari değere sahip iş merkezlerini oluşturan gökdelenler, şehrin pek çok yerine yayılmış durumda. Hong Kong'un en turistik aktivitelerinden birisi, her akşam bu gökdelenlerde müzik eşliğinde gerçekleşen ışık ve lazer şovu. Viktorya Limanının her 2 tarafından seyredilebilen bu şov, her akşam adeta turist akınına uğruyor.

the peak

Bir tramvay ile çıkılan, Victoria Dağının tepesinden Hong Kong manzarası seyretmek ise Hong Kong'a gidenler için bir başka ritüel. Tüm ada manzarasına muazzam bir bakış sağlayan bu tepeye The Peak deniliyor ve özellikle akşam üzeri çıkıp, hava kararana ve gökdelenlerin ışıkları yanana kadar manzaranın seyredilmesi öneriliyor. Biz ne yazık ki vakit darlığından gündüz çıkabildik tepeye ve biraz sis mağduru olduk, manzaranın ancak resimdeki kadarını görebildik.

ZUMA-HGK

Hong Kong'un benim aklımı başımdan alan en önemli özelliği ise yemek konusunda sunduğu sınırsız çeşitlilikti. Öyle ki; oraya vardığımız ilk gün arkadaşlarımızın hazırladığı bizim de çok özlemiş olduğumuz muhteşem Türk kahvaltısının akabinde, akşam yemeği için dünyanın en iyi Japon restoran zincirleri arasında yer alan Zuma'ya gittik. Burada yaşanılan hazzı kelimelerle ifade etmek mümkün değil fakat tabi ki yediklerimizi listelemek istiyorum. Yukarıdaki resimde soldan sağa:
chili biberli ve susamlı edamame (soya fasulyeleri);
farklı bir şekilde kızartılmış ve yağı hiç hissedilmeyen kalamarlar;
ton balığı, yellow tail, sword fish (kılıç balığı), somon gibi çiğ balıklardan oluşan sashimi tabağı -çiğ balık diyince bazılarınıza ne kadar rahatsız edici geldiğini tahmin edebiliyorum ama inanın bana düşündüğünüz gibi değil :)
sarı kuyruklu yellow tail balığından yapılan carpaccio;
muhteşem ötesi bir sushi tabağı;
cod fish (morina) tabağı;
gyoza (buharlanıp kızartılmış çin mantısı) - bunu ben de yapmıştım hatırlarsanız, tarifi burada;
beef sushiler (et ile yapılmıştı);
ve gecenin assolisti Wagyu beef tabağı (dünyanın en yumuşak eti olarak bilinen Kobe beef'in aynısı, tek farkı Avusturalya veya ABD menşeili olmasıymış fakat lezzet ve dananın yetiştirilişi tamamen aynı)

Beef Noodle

Bu dana etli noodle ise abartmıyorsam hayatımda yediğim en lezzetli noodlelardan birisiydi. Arkadaşımız Serhan, kendi keşfi olan, bir sokak arasında konuşlanmış, son derece salaş bir lokantada bizi bu muhteşem noodle tabağı ile tanıştırdı. Tadı damağımdan gitmedi bir türlü.


Yanjing

Bir başka gecenin muhteşem menüsü ise klasik bir Hong Kong deniz mahsülleri lokantasında yediğimiz sarımsak ve chili ile yoğun miktarda lezzetlendirilerek kızartılmış, bol etli yengeçlerdi. Beraberinde yediğimiz bol sarımsaklı, soyalı sos ile servis edilen buharlanmış karidesler ise unutulamayacak güzellikteydi. İstiridye soslu ve bol chili biberli midyeler de aynı şekilde bizi kendimizden geçirdiyse de birinciliği yengeç ve karides arasında paylaştırıp, 2. liği midyelere verdim.

Bunun yanında bir başka akşam yemeğimizi benim isteğim üzerine Vietnam lokantasında, diğerini ise çoğunluğun talebi üzerine İtalyan pizzacısında yedik. Çok merak ettiğim Vietnam yemeklerini ilk defa deneme fırsatı buldum. Çok enteresan sarmaları var. Sushiye benzeyen fakat marul yaprağı veya rice paper denilen ince pirinç yufkası içerisine karides, pirinç, mantar çeşitli yeşillikler sarılarak yapılan ve soslar eşliğinde yenilen bu sarmalar, neredeyse hiç yağsız fakat oldukça lezzetliydi. Pirinç yufkalarından edindim, yakında Vietnam sarması deneyimlerim olacak. Vietnam lokantasında çektiğim fotoğraflar ne yazık ki pek iyi çıkmadı. Bu yüzden tüm yemekleri paylaşamasam da marullu ve pirinç yufkalı sarmaların olduğu fotoğraflardan iki tanesini paylaşmak istiyorum.


roll-11

roll-22


Gündüzleri Hong Kong'da yapılabilecek en keyifli faaliyet sanırım alışveriş :) Çok şık mağazaların ve alışveriş merkezlerinin yanı sıra sokaklarda kurulan yiyecek, giyecek ve eşya pazarları, benim gibi pazar gezmeye doyamayanlar için harika bir fırsat. Çantalar, giyecekler, elektronik eşyalar, seramikler, lambalar, el işleri, oyuncaklar aklınıza gelebilecek hemen her şey bu pazarlarda talipleriyle buluşuyor.

deniz mahsul pazar
Yiyecek pazarlarındaki bolluk ve çeşitliliği gözlemlemek ise ayrı bir keyif. Birbirinden taze, envai çeşit deniz ürününü bir arada görmek yemek yemeye kafayı takmış olanların aklını başından alıyor.

vegi pazar

Adını bildiğim bilmediğim, çeşit çeşit yeşillikler, sebzeler ve meyveler ise tam seyirlik. Uzak Doğuluların peyniri olarak bilinen, soya fasülyesinden üretilen tofunun; ev yapımı formatta ve farklı çeşitlerde, sadece tofu ve soya filizi satan bir pazar standında satılmasını ayrıca ilginç buldum.

14 Aralık 2010 Salı

Bu Kadar da Lezzetli Olmaz Ki!



Kahve Dünyası'nın sürprizleri hiç bitmiyor! Bu kadar da lezzetli olmaz ki dedirten yeni çikolata kaplı bisküvi parçacıklarından oluşan Kahve Dünyası'nın yeni lezzeti Bonte, sürpriz bir kutudan çıktı az evvel. "Tamam yeniden diyete başlıyorum" dediğim şu günlerde yoldan çıkmama neden olan bir sebep daha oluşturdu bu sevimli atıştırmalıklar. Çocukluğa döndüren bisküvi çikolata karışımı lezzeti ve bazı taneciklerindeki portakal aromasına karşı koyamadım. Denemeyenlere denemeleri tavsiye edilir. Daha da merak edenler buyurun Bonte'nin hikayesi aşağıda...


Hem Bitter Çikolatalı, Hem Sütlü Çikolatalı; Hem De Portakallı Çikolatalı…

Kahve Dünyası çikolata koleksiyonuna yepyeni bir lezzet katıyor: Çikolatalı atıştırmalık BONTE…Bitter, sütlü, bitter-sütlü portakallı çeşitleri ve ağızda dağılan yapısı ile yepyeni bir atıştırmalık tutkusu olarak konumlanan BONTE; 50, 80 ve 200 gr’lık paketleriyle 7’den 70’e lezzet tutkunlarının tadına doyulmaz lezzeti olmaya aday…

Kahve Dünyası tarafından özel olarak geliştirilen BONTE, tadına bakanın vazgeçemeyeceği bir alışkanlık olarak tanımlanıyor… Lezzet dünyasına yepyeni bir keşif olarak katılan BONTE: Hem hafif...Hem çıtır çıtır…Hem çeşit çeşit…Hem vitaminli…Hem de Kahve Dünyaları’nda…

Çalışırken, okurken, sinemadayken, vapurdayken, yoldayken, yürürken, maç izlerken, tv seyrederken size de çikolatalı atıştırmalık “BONTE-molası” gerek!

50 gr 1 TL / 80 gr 1,5 TL / 200 gr 4 TL / 400 gr 7 TL / 700 gr 12,5 TL / 1.000 gr 15 TL

2 Aralık 2010 Perşembe

Onigiri / Rice Balls

Onigiri

Onigiri; Japonya'daki evlerde çok sık yapılan, hemen her süpermarketteki dolapta görebileceğiniz, yapımı oldukça kolay ve eğlenceli bir Japon yemeği. İçini farklı dolgu malzemeleriyle lezzetlendirmek veya sade olarak yapıp soslar eşliğinde yemek mümkün. Tam suşinin yerini tutmasa da, ani suşi krizlerinde evde üretilebilecek lezzetli ve hızlı bir çözüm olduğunu söyleyebiliriz onigirinin. Dolgu olarak somon balığı, erik turşusu, ton balığı veya furikake denilen onigiririn üzerine serpiştirilebilen ya da alternatif olarak içerisine karıştırılabilen, temel olarak kuru yosun ve susam tanecikleri ile beraber çeşitli baharatlar içeren karışımlardan kullanmak mümkün. Ben bu tarifte 2 çeşit dolgu/lezzetlendirici kullandım. Birincisi ton balığı, mayonez ve wasabi karışımıydı. İkincisi ise Tayland'dan aldığım susam tanecikleri ve kuru yosun parçacıklarından oluşan furikake idi. Bu karışıma biraz da çörek otu ekledim.

Onigiri çoğunlukla üçgenler şeklinde yapılıyor. Yuvarlak veya elips olanlarını görmek de mümkün. Japonlar, üçgen onigiri toplarını elde yapma konusunda çok maharetli gerçekten. Çok sevdiğim bir Japon arkadaşım bana bu işi oldukça kolaylaştıran onigiri kalıplarından gönderdi ve ben onigiri üçgenlerimi bu kalıplarla yaptım :)

onigiri-2
Onigiri kalıplarım, pirinç karıştırıcım ve furikake

Onigiri yapımında pirinç seçimi oldukça önemli bir konu. Yuvarlak pirinçler tercih edilmeli aksi takdirde üçgen şeklini vermekte sorun yaşanabilir. Ben baldo kullandım...

Malzemeler: (3 kişi)

Yapımı için:
2 bardak pirinç
4 bardak su
1 orta boy ton balığı konservesi
1 paket furikake (yerine kavrulmuş susam, çörek otu, ve minik parçalar haline getirilmiş nori yaprağı kullanılabilir)
1 adet nori (suşi yosunu) yaprağı
Mayonez

Servis için:
Soya sosu
Wasabi
Susam yağı
Tatlı biber sosu
istiridye sosu
Zencefil turşusu

Yapılışı:

Pirinci iyice yıkayın. Suda haşlayın. Diğer yanda geniş bir kap içerisinde tuz ve su karışımı hazırlayın. Bu karışımı onigirilere üçgen şekil verirken kullanmanız gerekecek. Böylece pirinçler elinize yapışmayacak ve pirinç tuz ile lezzetlenmiş olacak.

Dolgu için, ton balığının yağını iyice süzdükten sonra 2 çay kaşığı wasabi ve 1 çay kaşığı mayonez ile karıştırın. Pirinçler suyunu çektikten sonra bir cam kaba alın, elinizi yakmayacak sıcaklığa geldiğinde şekil vermeye başlayın. Fazla soğumamasına özen gösterin. Ellerinizi tuzlu suya batırdıktan sonra avuç içinize 2 çorba kaşığı kadar haşlanmış pirinç koyun, önce pirinçlerin birbirine yapışması için elinizde yuvarlayın. Daha sonra parmağınız ile ortasına bir delik açın ve bu deliği hazırladığınız ton balığı karışımıyla doldurun. Deliği kapatıp elinizle üçgen şekli vermeye çalışın. 1,5 cm kalınlığında kestiğiniz nori yaprağını resimde gördüğünüz şekillerde alttan veya onigiriyi çevreleyecek şekilde sarın.

Susam, yosun ve çörek otu karışımını ekleyeceğiniz versiyon için bu karışımı başka bir kasede pirinç ile karıştırın. Yaklaşık 160 gr haşlanmış pirinç için 10 gr karışım yeterli olur. İyice karıştırdıktan sonra yine ellerinizi tuzlu suya batırıp üçgen pirinç toplarınızı oluşturmaya başlayabilirsiniz.

Servis için zencefil turşusu, susam yağı ile karıştırılmış soya sosu, tatlı biber sosu, istiridye sosu ve zencefil kullanmanızı öneririm. Onigirilerinizi bu soslara bandırıp afiyetle yiyebilirsiniz.

NOT: Anlatımı biraz uzun oldu ama yapımı gerçekten çok basit :)



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...